Notlar ve alıntılar, Celia Green ve Charles McCreery‘nin Lucid Dreaming kitabından alınmıştır.
Ayrıca, organizmanın bir durumu olarak uyarılma ile uzun vadeli bir özellik olan uyarılabilirlik arasındaki farkı açıkça belirtmek de faydalı olabilir. Hepimiz, genel uyarılma seviyemizle ilgili olarak zaman içinde sürekli dalgalanıyoruz ve Claridge (1967) bu değişimlerin bir kişide gerçekleşme hızında bireysel farklılıklar olabileceğini öne sürmüştür. O, merkezi sinir sisteminde uyarılmayı yöneten homeostatik mekanizmaların gücü veya verimliliğinde kişiden kişiye değişiklikler olduğunu ve bu nedenle insanların uyarılmada aşırı kararlılıktan aşırı değişkenliğe kadar uzanan bir süreklilik üzerinde farklılık gösterdiğini ileri sürmektedir. Biz, kendiliğinden lüsid rüya görenlerin, bu sürekliliğin değişkenlik yönüne eğilimli olan kişiler olduğunu öne sürüyoruz.
(It may also be useful to make explicit a distinction between arousal as a state of the organism, and arousability as a long-term trait, subject to possibly wide individual differences. Each of us may be thought of as constantly fluctuating over time with regard to our general level of arousal, and Claridge (1967) has suggested that there may be individual differences in the rapidity or slow- ness with which these changes tend to take place in a given person. He proposes that there are variations from person to person in the strength or efficiency of the homeostatic mechanisms! governing arousal in the central nervous system, with people con- sequently varying on a continuum from extreme stability to extreme lability of arousal. We suggest that spontaneous lucid dreamers tend to be people who incline towards the labile end of this continuum.)
Uyarılma seviyeleri dalgalı kimselerin lüsid rüya eğilimi dikkat çekicidir. Aleister Crowley’nin meşhur seksomajikal yöntemi (Eroto-comatose Lucidity) sürekli bir cinsel uyarılma vasıtasıyla kişiyi uyku durumuna sokacak bir yorgunluk yaratmayı ve bu sayede görü elde etmeyi amaçlıyor. Lüsid rüya ile rüya kehaneti arasında gerçekten bir benzerlik var mıdır?
İkinci yaklaşım hattı hipnagogik durumla ilgilidir. Gillespie’ye (1988) göre, sekizinci yüzyıldan itibaren Tibetli Budistler ile başlayan, uyanıklık halinden bilinç kaybı yaşamadan doğrudan lüsid rüya haline geçmenin çeşitli yöntemleri tanımlanmıştır. Bu yöntemlerin en basiti, Ouspensky’nin (1960) önerdiği gibi, uykuya dalarken kendi zihnini izlemektir. Amaç, rüya ile ilgili çağrışımlar ve imgeler ortaya çıkmaya başladığında eleştirel öz-farkındalığı korumaktır. Bu tekniğin uygulanmasıyla, bazı insanlar için rüya manzarasına doğrudan geçmek ve onun niteliğini kaybetmemek mümkün hale gelir.
(The second line of approach concerns the hypnagogic state. Various methods of passing directly from waking into lucidly dreaming sleep without the loss of conscious awareness have been described, beginning with the Tibetan Buddhists of the eighth century, according to Gillespie (1988). The simplest of these methods is to watch one’s own mind as one falls asleep, as advocated by Ouspensky (1960). The idea is to retain critical self-awareness while watching dreaming associations and images as they start to arise. By practising this technique it is eventually possible for some people to pass directly into the dream scenery without losing awareness of its status.)
Ouspensky’nin bahsedilen anlatımından etkilenen Samael Aun Weor, başlattığı Gnosis akımı öğrencilerine daha önce ele aldığım SOL Anahtarı dediği tekniği öğretmiştir.
Kitapta ele alınan yöntemlerden bir diğeri ise Paul Tholey’in tekniği olarak bahsedilen tekniktir: Stresli veya şaşırtıcı vakalarda “rüyada mıyım?” sorusuyla gerçeklik kontrolünü yapılır. Korku veya heyecanın yüksek olduğu durumların hatırada kalma sıklığının sıradan bir rüyaya kıyasla daha yoğun olduğunu düşünürsek dahiyane bir fikirdir.
Alıntılarda bahsedilen kaynaklar
Gillespie, G. (1988). Lucid dreams in Tibetan Buddhism. In Conscious mind, sleeping brain: Perspectives on lucid dreaming (pp. 27-35). Boston, MA: Springer New York.
Ouspensky, P. D. (1997). A new model of the universe. Courier Corporation.
Claridge, G. S. (2013). Personality and arousal: A psychophysiological study of psychiatric disorder. Elsevier. ISO 690
Ses ver, ey berrak sesli lir; Teos’un ezgisine, Lesbos’un usulüne uyarak; Daha kadim tınılarla bir Dor ilahisi söyle bana, Ne narin, aşkla gülen kızlar için, Ne de çiçek açan gençliğin, Arzu uyandıran baharı için; Çünkü bu kutlu sancısıdır ilahi bilgeliğin Ve de lekesizdir, İten beni lirimin tellerine vurmaya. İlahi bir nakarat emreder kaçmamı Dünyevi aşkların latif çılgınlığından.
Güç nedir ki, güzellik nedir, Altın nedir ki, ün nedir, Nedir sultanların onuru Tanrı üzerine tefekküre kıyasla?
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri, yalnızca siyasi ve ekonomik dönüşümlere değil, aynı zamanda mistik ve okült hareketlerin dikkat çekici bir şekilde yükselişine de tanıklık etmiştir. Sultan II. Abdülhamid’in masonluk gibi çevrelerin olumsuz etkisi altında kaldığına dair birçok iddia ortaya atılmıştır. Ancak araştırmalar, bu iddiaları desteklememektedir.
Yazı için Krumm-Heller ile ilişkili arşiv desteğini sağlayan sevgili Peter R. König’a çok teşekkür ederim.
Türkiye’de Martinist Mason Locası
Bir önceki Martinizm’in Tarihi yazısında tanıdığımız modern Martinizm’in babası Doktor Papüs’ün hükümdarların gözdesi olmak gibi bir özelliği mevcuttur. Öyle ki II. Nikolay ile ilişkiler geliştirmiş, rakibi Rasputin’i epey rahatsız etmiştir. Rus Çarı ile tanış olan Papüs 1892 yılında, Martinist tarikatı için bir tür okul görevi gören Bağımsız Ezoterik Çalışmalar Grubu için (Groupe indépendant d’études ésotériques) İstanbul’da bazı temsilciler atadıklarını duyurur (L’Initiation, 1892, s. 74).
Çok geçmeden 1893 senesinde II. Abdülhamid ile ilgili yine Papüs’ün dergilerinden birisinde yazı yayınlanır. Yazıda Mısır halkının II. Abdülhamid’e olan sevgisinin yanı sıra ülkede önemli reformlar yaptığı, İslam’ın ezoterik yönleri ile Batı’nın bilimsel paradigmasını bir araya getirme çabasında olduğuna dair övgü dolu ifadeler yazar. O yıl Papüs’ün doğrudan padişah hakkında yazdığı şey ise Papüs’ün oğlu tarafından ortaya çıkarılan iki mektuptur. Hocası Mösyö Philippe’ye (Nizier Anthelme Philippe) yazan Papüs, sultanın zor durumda olduğunu söyleyerek onun için psişik bir koruma talep eder. Mektubun devamında muazzam güçleri olduğunu ve karşılarında kimse duramayacağını söyler (Zarcone, 2013, s. 161; Encausse, 1985, s. 234).
1905 yılında Selanik’te Ben Berit adlı Mason locasının kurulduğu, hem Papüs’ün hem de Teosofi Cemiyeti’nin dergilerinde duyurulmuştur (Le Voile d’Isis, 1905, s. 5; The Theosophist, 1906, s. 78). Fransa’daki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nin (CNRS) araştırma görevlisi Thierry Zarcone, Fransız arşivlerindeki kayıtlara göre Martinist loca olarak Veritas Locası’ndan bahseder ancak dergilerde açıkça duyurulan isim, daha sonra Zarcone’un başka bir yazısında da bahsettiği Ben Berit’tir (Zarcone, 2006, Bogdan & Djurdjevic, 2014, s. 161).
Üye listesi: M. Matalon, J. Sasson, S. Maissa, G. Peraya, D. Cohen, A. Bourla, J. Nahoum.
Hem Teosofi Cemiyeti’nden hem Papüs’ün Martinist Tarikatı’ndan patent alan loca daha sonrasında şubenin Nisan 1907’de Teosofi Cemiyeti’nden ayrıldığı ancak patenti hala göndermediği Haziran ayı sayısında yayınlanıyor (Theosophist, 1907, s. 55). Martinist tarikat ile olan bağlantısının zarara uğrayıp uğramadığı kısmı ise maalesef boşlukta kalmakta.
Gülhaç Üstadı Dr. Arnold Krumm-Heller’ın Türkiye Ziyareti
Fotoğrafın sol tarafına geldiğimizde Dr. Papüs ve Rudolf Steiner’ın öğrencisi, Aleister Crowley’nin ve pek çok ismin arkadaşı ilginç bir isimle karşı karşıyayız. Arnold Krumm-Heller hayırsever bir doktor olarak verdiği hizmetlerle anılmasının yanı sıra Latin Amerika’daki en büyük okült oluşumlardan birisi olan Fraternitas Rosicruciana Antiqua’nın (FRA) kurucusudur.
Krumm-Heller’ın ilginç bir yönü tıpkı Sebottendorf gibi Almanya’da o yıllarda meşhur olan Rün Yoga şeklinde de anılan, Gülhaç cemiyetlerinde yaygın olan ruhsal simya pratiğinin değişik bir versiyonunu öğretilerinin merkezine koymaktadır. Peryt Shou ile arkadaş olan Krumm-Heller II. Dünya Savaşı zamanlarında Alman casusluğu yapmıştır. Heller’ın ilginç yönlerinden birisi Hitler ve Mussolini’nin yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’e de hayranlık duyar: İtalya’daki Faşizm, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Almanya’da Hitler, dünyaya yeni ve kahramanca bir ivme kazandırdılar (Krumm-Heller, 1934, s. 55).
Batı’ya seks majisini tanıtan Pascal Beverly Randolph’un öğretilerini takip eden Philadelphia’daki Fraternitas Rosae Crucis (FRA) adlı gülhaç cemiyeti Krumm-Heller’ın tarihçesine baktığımız zaman Dr. Papüs’ün talimatıyla Meksika’ya öğretileri yaymaya gittiğini ve daha sonrasında benzer bir görev için Mısır, Filistin, Rodos Adaları ve Türkiye’yi ziyaret ettiğini söyler (Soul.org, t.y.).
Krumm-Heller’ın Türkiye ziyareti konusunda Peter R. König bilginin Krumm-Heller tarafından ölümünden kısa bir süre sonra gnostisizme takdis edilen Herbert Fritsche’nin 1949 yılında yayınlanan bir yazısından kısa bir bahis geçtiğini söyler. König bu konuda pek arşivde bilgi olmadığını belirtmenin yanı sıra bir fikir ortaya atar: Ya William Henry Quilliam’ı ziyarete geldiyse? Bu biraz düşük ihtimaldir çünkü Türkiye’de 1909 yılında II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle birlikte ayrıldığı ve sonrasında orada bulunup bulunmadığı yönünde elde pek bilgi bulunmamaktadır. Bunun haricinde Franco’nun iktidara gelmesiyle İspanya’daki faaliyetlerini bırakıp uzun geziye çıktığı ve 1939’da savaşın başlaması nedeniyle Almanya’da kaldığı hesaba katılacak olursa 1936-1939 yılları arasında bu uzun seyahati yapıp Türkiye’ye de ziyaret etmiş olması yüksek ihtimaldir. Quilliam’ın 32’de öldüğünü göz önüne alırsak tarih tutmamaktadır.
Bugün Krumm-Heller’ın cemiyetinin üyelerinden Samael Aun Weor mahlasıyla tanınan Kolombiyalı Víctor Manuel Gomez Rodriguez’in öğretilerini yayan neo-gnostik gruplardan Gnosis Samael Lakşmi ekibi Türkiye’de okült teoriler ve pratikler ─ bilhassa Krumm-Heller’ın mantra pratikleri ─ üzerine ücretsiz dersler sunmaktadır.
Kaynakça
Encausse, P. (1985). Le Maître Philippe de Lyon: Thaumaturge et homme de Dieu. Éditions Traditionnelles.
Krumm-Heller, A. (1934). Rosa-Cruz: Ex septemtrione lux (Vol. VIII, No. 7). Berlin-Heiligensee.
Le Voile d’Isis. (1905). Revue philosophique des hautes études ésotériques et traditionnelles. Nouvelle Série, 1(2), 1-16. Bibliothèque Chacornac.
The Theosophist. (1906, August). The Theosophist, 27(11), 78.
The Theosophist. (1907). Theosophical Publishing House.
Zarcone, T. (2006). Mystiques, philosophes et francs-maçons en Islam. In H. Bogdan & G. Djurdjevic (Eds.), Occultism in a global perspective (p. 161). Routledge.
Fransız ezoterik geleneklerinin derinliklerine daldığımızda, Martinizm adında bir öğretinin etkisini hemen hissederiz. Teolojisinin kökenlerinin Gnostik öğretilerde yer aldığı öğreti nitekim yine Gnostisizmle birlikte aynı isimler tarafından modern çağda yeniden canlandırılmıştır.
Bu yazıda Martinizmin ilk dönemini ve modern zamandaki yolculuğunu ele alacağız.
İlk Dönem Martinizm
Martinez de Pasqually ve Elus Coens
18. Yüzyılda ortaya çıkmış olan ve adını Louis Claude de Saint-Martin’den alan öğretiyi aslında inşa eden kişi, Saint-Martin’in hocası Joachim Martinez Pasqualis, diğer adıyla Martinez de Pasqually’dir.
Pasqually, “Traité de la Réintégration des êtres” (Varlıkların Yeniden Bütünleşmesi Üzerine İnceleme) adlı eseriyle, Martinizm’in teolojik temelini atmıştır. Bu eser, insanı başlangıçtaki asli konumundan, yani Tanrı’dan ayrı düşmüş, gerçek güçlerinden mahrum bırakılarak dünyevi varoluşa sürgüne gönderilmiş olarak tanımlar. Elus Coens’in (Seçilmiş Kohenler) amacı da teürjik ritüeller vasıtasıyla insan, bu sürgünden kurtulup ilahi kaynağına geri dönmeyi ve yeniden asli güçlerine kavuşmayı amaçlar.
Etnik kökeni tartışma konusu olan Martinez de Pasqually, kimilerine göre Doğu kökenli, kimilerine göre ise Portekizli bir Yahudi’ydi. Ancak, Stuart Hanedanı’ndan Charles Edward Stuart tarafından kendisine verilen 20 Mayıs 1738 tarihli mason patenti, bu iki iddianın da geçersiz olduğunu göstermektedir. Patente göre, Martinez’in ailesi İspanya’nın Alicante şehrinden gelmekteydi ve babası 1671’de doğmuştu. Martinez de Pasqually ise 1710 yılında Grenoble’da doğmuştu. 1769 yılında Guers adlı biriyle olan davada ise kendisinin Katolik olduğu bilgisi yer almaktadır. Dolayısıyla, Yahudi olduğu iddiası geçerliliğini yitirmekte ve milliyeti İspanyol olarak görünmektedir.
Martinez de Pasqually’e Charles Edward Stuart tarafından verilen 20 Mayıs 1736 tarihli mason patenti.
Habersiz bir yerden bir yere gizemli seyahatleriyle dikkat çeken Pasquallis; Marsilya, Avignon, Montpellier, Narbonne, Foix ve Toulouse’daki mason localarından Seçilmiş Kohenler için çok sayıda taraftar toplamıştı. Sonunda 1762’de Bordeaux’ya yerleşmiş ve eski bir binbaşının yeğeniyle evlenmişti.
Bordeaux’da çalışmalarına devam eden Martinez, şehirdeki ‘La Française’ Locasına katılmış ve masonik çalışmaları canlandırmak için çaba göstermişti. Birçok masonun desteğini aldıktan sonra yeni bir mabed kurduğunu Fransa Büyük Locası’na bildirdi. Mektuplaşmalar sonucunda, mabedin büyük locaya kaydını gerçekleştirebildi.
3 yıllık bir sürenin sonunda mühim öğrencilerinden Jean-Baptiste Willermoz başta olmak üzere bazı önde gelen masonla ilişkiler geliştirmiş ve 1767 yılında onların yardımıyla Paris’teki Yüksek Şura’nın temelini atmış, Bacon de la Chevalerie’yi vekili tayin etmişti. 1770 yılına gelindiğinde, Seçilmiş Kohenler Riti Bordeaux, Montpellier, Avignon, Foix, Libourne, La Rochelle, Versailles, Metz ve Paris’te tapınaklara sahipti. Bir yenisi ise Willermoz’un gayretiyle ritin en aktif merkezi haline gelecek olan Lyon’da açılacaktı.
Seçilmiş Kohenler Riti dokuz dereceden oluşan üç kademeye ayrılıyordu:
Birinci kademe: Çırak, Kalfa, Üstat, Büyük Seçilmiş ve Çırak Kohen İkinci kademe: Kalfa Kohen, Üstat Kohen, Büyük Mimar, Komandör Şövalye Üçüncü kademe ise Gülhaç kardeşliğinin yüksek gizemini kapsayan Reaux-Croix (Pembe yahut Kızıl Haç) üyelerinden oluşuyordu.
Martinist gaye aynı zamanda yalnızca ferdi kurtuluşu değil, toplumun kolektif bir kurtuluşunu, yeniden ilahi olanla bütünleşmesini hedefliyordu. Bu gaye şimşek etkisiyle aniden veya hızlı şekilde değil, Platon’un mağara alegorisindeki gibi insanları alıştırarak gerçekleşecekti.
Bunun sebebi ise yüzyıllardır insanlığın hataları sonucu biriken önyargıların ortadan kalkmasındaki güçlüktü. Martinist aydınlanmanın deyim yerindeyse insanlığı kör etme riskine karşı temkinli ilerlemek gerekliydi.
Martinez’in öğretiyi yavaşça aktarması ve öğrencilerinden simya, maji, Kabala ve Gnostisizm gibi alanları incelemelerini isteme sebebi de bu yüzdendi. Ayrıca en başta belirttiğimiz gibi insanın arınma ve paklaşma yolunda erdemler geliştirmesi yönünde masonluktaki ‘yontulma’ sürecini de devam ettirmek elzemdi.
Mayıs 1722’de Martinez, bir miras işi için Bordeaux’dan Saint-Domingue’e doğru yola çıktı. 2 yıl sonra ise 20 Eylül 1774’de hayata gözlerini yumdu. Ölmeden önce, Port-au-Prince’deki Deniz Kuvvetleri genel komiseri olan kuzeni Armand Caignet de Lestère’i halefi olarak belirledi.
Saint-Martin’in Kalp Yolu
Martinez’in Kabala bilgini Duchanteau, Jacques Cazotte ve Willermoz gibi pek çok ünlü öğrencisi vardır. Ancak Willermoz gibi onun öğretilerinin şekillenmesinde rol oynayan mühim isimlerden bir diğeri ise ileride “Meçhul Filozof (le philosophe inconnu)” mahlasıyla eserler yazan Louis Claude de Saint-Martin’dir.
Martin, Martinez Pasqualis ve Seçilmiş Kohenler Ritüeli hakkında bilgi edindiğinde Foix Alayı’nda teğmen olarak görev yapıyordu. Subaylıktan istifa ettikten sonra Bordeaux’ya gitti ve orada Seçilmiş Kohenler’e inisiye oldu. Üç yıl boyunca Martinez’in sekreteri olarak görev yaptı ve bu süre zarfında Martinez’in diğer meşhur öğrencileriyle yazışabildi. Bilgi birikimi sayesinde Martinist aydınlanmada hızla öne çıktı. Lyon’a sık sık seyahat etti ve orada Willermoz ile birlikte yaşarken Des Erreurs et de la Vérité (Hatalar ve Hakikat Üzerine) adlı eserini yazdı.
Lyon’un Seçilmiş Kohenler riti için mühim bir merkez haline gelmesinde emeği geçen Martin’in içini huzursuzlukla kaplayan şey ise hocasının öğretilerinde mühim yer kaplayan majikal çalışmalardı. Bu çalışmalardan rahatsız olmuş, hatta korkmuştu. Reaux-Croix’un aktif pratiklerinden yavaşça uzaklaşan Martin, tamamen maneviyat ve mistisizm çalışmalarına odaklanmıştı. “İçsel Yol” veya “Kalp Yolu” olarak anılan geliştirdiği yöntemde majikal pratikler yerine maneviyat ile içsel gelişim sayesinde yeniden bütünleşmeyi sağlamayı amaçlıyordu.
Paris’e giden Martin, oradaki seçkin toplum tarafından ilgiyle karşılandı. Bilhassa kadınlar tarafından ruhani rehber olarak benimsenen Martin, kendi manevi topluluğunu oluşturmaya yönelmişti. Bunu yaparken Seçilmiş Kohenler ritindeki dostlarıyla olan bağlantısını koparmamış ve hocasının teorilerini maneviyat yönlerini geliştirerek sürdürmeyi seçti. Fransız İhtilali’ne kadar yurt dışı seyahatleri ve verdiği derslerle sağlam bağlantılar kuran Saint-Martin, Almanya’da ünlü Hristiyan mistik Jacob Böhme ile tanıştı. Sonraları “ikinci hocam” olarak bahsettiği Böhme’nin öğretilerini Martinez’in sistemine ilave etti.
İhtilalin Terör Dönemi sırasında hayatı tehlikeye giren mistik rehber, bazı eski öğrencilerinin yardımıyla korunmuş ve suçlamalardan kurtulmayı başarmıştı. 1803’te hayatını kaybettiğinde ise Avrupa’nın çeşitli yerlerinde geriye çok sayıda mürit bırakmıştı. Majikal çalışmalardan arındırılan ve sadece maneviyat çalışmalarına odaklanan aktarıları ayrıca masonik çevrelerin dışına çıkmayı başarmış, daha geniş kitlelere ulaşabilmişti.
Jean-Baptiste Willermoz
Martinez’in ölümüyle birlikte Seçilmiş Kohenler bir süre hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kaldı. Bunun sebeplerinden birisi ise halefi Caignet de Lestere’nin rit ile pek ilgilenememsi sonucu ortaya çıkan bölünmelerdi. 1778 yılında Lestere öldüğü zaman ise halefi Sebastien de Las Cases yerini devralmıştı. Las Cases ise ayrışan grupları bir araya getirmeyi istemedi. Ritin duraksamasına yol açan bu durumda Seçilmiş Kohenler ritinin Lyon’daki lideri Jean-Baptiste Willermoz devreye girdi. Martinist geleneği korumak için ronu Sıkı İzleyiş Riti’ne ilave etme kararı aldı. Willermoz’un etkisiyle birlikte Lyon’daki “La Bienfaisance” locasında faaliyet gösteren Alman menşei Sıkı İzleyiş Riti’nin Fransa ayağı Martinizme yönelmişti.
Bu reforme edilmiş masonik ritüel, “Kutsal Şehrin Hayırsever Şövalyeleri Tarikatı” (Ordre des Chevaliers Bienfaisants de La Cité Sainte) adını aldı. Willermoz, Tarikata Martinez’in öğretilerini özetleyen iki gizli derece ekleme kararı aldı. Almanya’nın iki güçlü masonik lideri Brunswick Prensi Ferdinand ve Hesse Prensi Charles’dan destek bulan Willermoz’un bu girişimi, Alman Illuminati’si ile aralarında şiddetli bir mücadele ortaya çıkardı. Her ne kadar Martinistler bu mücadeleden galip ayrılsa da Fransız İhtilali’nin patlak vermesiyle birlikte masonik yaşam sekteye uğramıştı. İhtilal yüzünden Martinistlerin Sıkı İzleyiş Riti üzerinde kazandığı etki ortadan kalkmıştı.
Hayırsever Şövalyeler sistemi 1806’da Fransa’da yeniden kuruldu. Sıkı İzleyiş Riti ise yeniden canlandı. Ancak, Seçilmiş Kohenler resmi açıdan çalışmalarına devam edemedi. Yalnızca küçük gruplar halinde özel olarak çalışmalarına devam ettiler.
Modern Martinizm
Martinez Pasquales’in okült öğretisi, Seçilmiş Cohenler (Elus-Cohen) tarafından sürdürüldü. Bu öğretinin son temsilcilerinden biri, 1868’de ölen Üstat Destigny idi. Aynı zamanda, Willermoz’un gizli talimatlarını taşıyan bazı kardeşler, bu bilgileri Yenilenmiş İskoç Riti aracılığıyla aktarmaya devam ettiler.
Son olarak, Saint-Martin’in öğrencileri, “Kalp Yolu” olarak anılan mistik aktarıyı Fransa, Almanya, Danimarka ve özellikle Rusya’da yaymaya devam ettiler. Saint-Martin tarafından inisiye edilen iki öğrenci inisiyasyonlarını aktarmıştı: Comte de Chanteloup ve Abbe de Lanoue tarafından aktarılan iki inisiyasyon silsilesinden biri Dr. Gerard Encausse (Papüs) ve P. Augustin Chaboseau’ya kadar sürmüştü.
Birbirlerinin inisiyasyonunu keşfeden iki inisiye daha sonra Saint-Martin’in inisiyelerini bir araya getirmek ve Martinist felsefeyi çalışmak için bir topluluk kurma kararı aldılar. Gnostik rahipler arasında yaygın olan karşılıklı inisiyasyon ile Papüs ve Augustin Chaboseau aldıkları inisiyasyonları birbirlerine aktardılar. Daha sonrasında 1884’te Modern Martinizm’in başlangıcı kabul edilen, Papüs tarafından tüzüğü hazırlanan Ordre Martiniste adlı topluluk kuruldu. Tarikatın Büyük Üstadı olarak Yüksek Şuranın başkanı da seçilen Papüs ve yoldaşı Chaboseau’nun kurduğu tarikata çok sayıda mason katıldı.
1893’te, Ordre Martiniste, Willermoz ve Lyon Cohen Tapınağının arşiv ve kayıtlarına sahip olmuştu. Arşiv, Willermoz’un halefi ve yeğeni Joseph Antoine Pont’un ölümünden sonra, Pont’un dul eşi tarafından M. Cavarnier’e bırakılmıştı. M. Elie Steel adlı bir kitapçı aracılığında Cavernier ile iletişime geçen Papüs önemli belgelerin kopyasını alabilmişti.
Papüs’ün liderliğinde, bu yeni tarikat hızlı bir şekilde büyüdü ve Fransa’dan başlayarak diğer ülkelere yayıldı. Özellikle Rusya’da Çar II. Nicholas’ın sarayında bile bir Martinist locası kurulmuştu. 1916 yılında Papüs hayata gözlerini yumduğunda tarikatın dünya çapında 160 aktif locası bulunuyordu.
Ölümünden sonra, tıpkı öncülleri gibi Martinist tarikat çeşitli görüşlere sahip liderler arasında bölünmeye başladı. Bir grup, Martinizmi masonik yapıyla daha fazla bütünleştirmeye çalışırken, diğer grup geleneksel Martinist öğretilere sadık kalmayı tercih etti. Jean Bricaud ve Charles Détré (Téder) gibi liderler, tarikatı yeniden yapılandırmak için önemli adımlar attılar. Bricaud, Martinizmi Masonlukla daha bütün hale getirerek, sadece Üstat Masonların tarikatın içine kabul edileceği bir yapı oluşturdu.
Jean Bricaud’un ölümünden sonra, Martinist Tarikat’ın liderliği daha çok Fransız ezoterik çevrelerinde tanınan kişiler tarafından devralındı. Bricaud’un halefi olarak, Ordre Martiniste’nin başına Consant Chevillon geçti. Chevillon, Bricaud’un izinden giderek Martinist Tarikat’ın faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından Constant Chevillion’un öldürülmesiyle birlikte tarikat duraksama sürecine girmişti. 1950’lerde Papüs’ün oğlu Philippe Encausse tarafından tarikat yeniden calnadırılmıştı. 20. Yüzyılın yüzyılın ortalarında, farklı Martinist tarikatlar arasındaki ilişkiler yeniden canlanmaya başladı. 1985 yılında, Henri Dupont, Philippe Encausse ve Robert Ambelain gibi önemli liderler, farklı Martinist tarikatları bir araya getirmek amacıyla “Union des Ordres Martinistes” (Martinist Tarikatların Birliği) adlı bir federasyon kurdular.
Paul Edward Rana
Zamanla birlikte öğrencilerin öğrencilerinin ortaya çıkmasıyla silsileler ve gruplar daha fazla çeşitlendi. Her ne kadar çeşitli federasyonlar ve girişimler denense de tüm martinistler arasında bir bütünlük sağlanamadı. Günümüzde çeşitli silsilelerden inisiyasyona sahip Ordre Martinistes Souverains oldukça ilgi çekicidir. Tarikatın Büyük Üstadı Paul Edward Rana çok sayıda dökümanı İngilizce’ye tercüme ederek çeşitli erişime açık kaynaklar yarattı. Gnostisizm, Altın Şafak başta olmak üzere pek çok silsilede de inisiyasyona sahip olan Rana aynı zamanda Skoç Riti masondu.
6 Şubat 2023 günü sabah saat 4 sıralarında kendini silahla vurarak intihar eden Paul Edward Rana’nın ölümünden sonra büyük bir sarsıntı geçirmiş olsa da OMS hala varlığını tüm diğer Martinist oluşumlar gibi sürdürmeye devam ediyor.
Fransız okültizminin en ünlü ve mühim isimlerinden Gerard Encausse, namı diğer Papüs’ün “Pratik Büyü Üzerine Sistematik İnceleme1” kitabında pek çok pratik talimatlar ve ipuçları bulunmaktadır. Bu değerli eserden Türkçeye tercüme edilerek paylaşılması en isabetli olanın ise irade egzersizi olduğunu düşündüm.
Her uygulama gibi bu da kulağa hoş ve basit gelse de, Gustav Meyrink’in de dediği gibi insanda eksik olan şey harekete geçmektir. Alışkanlık veya zor bir işi yapmak gibi bir konuyu başka bir yazıda detaylıca ele almayı düşünüyorum. Şimdilik gevezeliği bırakarak sizleri Papüs’ün sözlerine kulak vermeye çağırıyorum.
Karar verme konusunda zorluk çekenler ya da psikolojik eğitimlerini daha ileriye götürmek isteyenler, aşağıdaki pratiği uygulamalıdır: Her sabah uyanır uyanmaz ve mümkünse gün doğumunda, bir yün battaniyeye sarılıp, battaniyenin bir köşesini başlarının üzerine çekecekler. Yatakta oturur pozisyonda, gün boyunca yapılacak işleri düşünerek ve içsel hislerine odaklanarak bedenlerini tarayacaklar. Bu meditasyon egzersizini ilk başta 10, sonra 15, ardından 20 dakika boyunca her sabah, haftada altı gün yapacaklar. Bu süre zarfında nefes alıp verme yavaş ve derin olacak. F.-Ch. Barlet tarafından önerilen bu yöntemin birkaç günlük pratiği sonucunda büyük bir rahatlama hissedilecek ve irade gücü, giderek daha fazla dürtüsel benlik üzerinde hakimiyet kazanacaktır. Bu noktadan sonra psikometri ve ardından telepati deneyebilirler.
Michael Bertiaux adını ve kitabını daha önce internet mecrasında görmüştüm. Ancak bu ismi ve öğretilerini ilk kez ciddi şekilde araştırmaya bana Aleister Crowley’nin yayın serisi Equinox’u hediye eden Avrupa’daki Üstat Leo olarak bilinen okültist sayesinde başlamıştım. Bertiaux’un bu yazıya da adını verdiğim Vodun Gnosis1 öğretisi çok sayıda öğretinin bireşimidir.
Vodun Gnosis’i tenkit için yalnızca Bertiaux’un derslerinin iki büyük derlemi olan The Voudon Gnostic Workbook (VGW) ortalama 600 sayfa, daha temel ve ön gereksinim olarak sunulan 4 yıllık bir süreç için hazırlanan Monastery of the Seven Rays (M7R) da VGW’ye yakın bir uzunluktadır. Sadece iki büyük derlemi kaynak alarak yapılacak derin bir inceleme dahi onlarca sayfa yazı gerektireceği için böyle bir beyhude çaba yerine bu yazıda Bertiaux’un aktarılarından bazılarına yer verdim. Vodun Gnosis uygulamalarını incelemek için başvurulan ek bir kaynak ise Kenneth Grant’ın Cults of the Shadow kitabı.
Vodun Gnosis ile maceram
İncelemem çoğunlukla OTOA çevresine girme çabam ve bu çevreden insanlarla iletişim sürecimin içerisinde edindiğim deneyimlere bağlı. Haliyle beni etkileyen faktörlerden sebep belli hususlarda kısıtlı ve ön yargılı bir bakış açısına sahibim. Bunun daha iyi anlaşılması için önce maceramı kısa bir özetle aktarmak istiyorum:
Eski OTOA Büyük Üstatlarından biri olan Üstat Leo, Crowley’nin The Equinox serisini bana hediye ettiği dönem OTOA’nın iddiaları ve çeşitli havalı isme, görünüme sahip gruplarına katılma arzumu dile getirdiğimde halihazırda OTOA’da büyük üstat olan bir öğrencisiyle iletişime geçmemi tavsiye etti. Öğrencisi Salihoviç2 oldukça yardımsever, kibar bir dille bana rehberlik etmeyi kabul etti. Kısa sürede iki arkadaşımı daha Salihoviç’in sunduğu kursa eklettim. Bir süre kopukluk yaşadıktan sonra tekrar derslere devam etmek istediğimi söylediğimde ise onun meşguliyetinden yola devam etmek için OTOA Egemen Büyük Üstadı Kyle Fite ve bazı üyelerle iletişim kurmam gerekti.
Süreç bundan sonra biraz sarsıntılı geçti. Çünkü atayabilecekleri rehber yoktu ve bir Facebook grubuna katılmak için bile tekrar tekrar yazmam, hatırlatma yapmam gerekiyordu. Benim için sinir bozucu geçen bu koşuşturmacada beni motive eden önemli şeylerden birisi mantıklı bulduğum uygulamalar ve araştırdığım alanlardaki uygulamalarla bunlar arasındaki paralelliklerdi. Nihayetinde öfkeyle OTOA ile olan tüm bağlantımı kesme, Bertiaux’un sistemini takip etmeme kararı aldım.
OTOA’nın iddiaları
Lucien-François Jean-Maine’in net olmayan bir fotoğrafı
Bertiaux’un iddiası o ki OTOA, Ordo Templi Orientis lideri Theodor Reuss’un Papus adıyla bilinen Fransız okültist Gerard Encausse’ye OTO’nun Fransa ayağını yürütme yetkisini verdikten sonra Papus’ün ölümüyle Haitili Lucien-François Jean-Maine’in bölünen Fransız
OTO’sunu OTOA olarak sürdürdüğü ve Bertiaux’un liderliğinin, OTOA’nın varlığının bu silsileden devam ettiği yönünde.
Yalnızca bununla kalmayan Bertiaux aynı zamanda pek çok gnostik silsileden üstat tarafından takdis edildiğini söyler. Geçtiğimiz senelere kadar aktif olan bir platformda hem kendi silsilesinin hem de değişik silsilelerin rahiplerinin takdis tarihleri ve takdis edenleriyle birlikte gösterildiği bir çevrimiçi veritabanı mevcuttu. Bunun yanı sıra Aleister Crowley’nin majikal çocuğu olarak bilinen Frater Achad’ın (Charles Stansfeld Jones) öğrencileriyle çalışmış belli isimler üzerinden Choronozon Club denen oluşumun devamını getirdiğini söyler. Ayrıca geçmişte bir Altın Şafak grubunda inisiye olup kabalistik ritüelleri de orada öğrendiğine yönelik bazı öğrencilerinin yazdığı ufak gruplar içerisinde dolaşımda olan değişik biyografiler de mevcut.
Kanıt olarak gösterilebilir belgeleri iddialarının pek azı için mevcuttur ─ ki bir noktada yoktur da diyebiliriz.
Şans Hoodoo’su: Ruhlarla çalışmak
Michael Bertiaux tablolarıyla birlikte
Oldukça karmaşık uygulamalara sahip olan VGW’de en temel ihtiyaçları karşılayabilecek ve nasıl yapılacağı anlaşılabilecek kısım kitabın ilk bölümü olan Şans Hoodoo’su yani Lucky Hoodoo bölümüdür. Bölümün girişinde yazar çoğu aktarısında olduğu gibi bunda da uçuk iddialarda bulunarak Hoo ve Doo’nun farklı iki ruhlar grubunun adı olduğunu, birinin Hoo ruhlarının sular altında, Atlantis ve Doo ruhlarının ise Ölüler Diyarı menşei olduğunu öne sürer.
Devamında ise okura kısa bir kendi kendine inisiyasyon çalışması için örnek sunar. Bu noktada pratiğe biraz girecek olursak, mumların kullanımı konusunda güzel bir noktaya değinilir. Ruhlarla iletişim kurmada ateşin büyük bir öneme sahip olduğu daha erken dönemde ortaya çıkmış okült kitaplarda da sıkça bahsedilen bir olgudur. Ayrıca Bertiaux ruhlara adak vermek için bir bardak su ve yaşam enerjisi kullanmayı öğütler. Normalde çoğu insan cinsel sıvılarda bulunduğu için Ojas’ı cinsel sıvılarla karıştırır ki kitaplarında yazar güzel bir şekilde Ojas’ın elleri birbirine sürterek ortaya çıkarılan kinetik ısı ile de adak için kullanılabileceği akıllıca bir yöntem sunar.
Su adağına ise çağrılan ruhların nüfuz ettiğini ve suyun uygulayıcı tarafından ritüel sonunda içilmesi tavsiye edilir. Bu noktada şunu demeliyim ki Tantra’da Prasada dediğimiz yiyecek sunumlarında aynı şekilde tanrının veya tanrıların yiyeceklere girdiğini ve o yiyeceği tüketerek vücudu esenlikle dolduracağı kabul edilir. Ruhlarla iletişim kurmak veya çalışmak konusunda zorlayıcı düşüncelere kıyasla daha kolay iletişim için gönül rahatlığıyla sesleniş ve imgelem yoluyla zihin küresinde daha fazla çalışma tavsiyesi de oldukça dahiyane bir nasihattir.
Etiyopya yöresinde ruhlarla çalışan bir kadın onu belgesele alan kameramana verdiği demeçte ruhları memnun etmek için onlara hoş kokulu bir tütsü yakmanın yeterli olacağını söyler. Kulağa ne kadar basit geliyor değil mi? Bir de deneyip etkisini görmelisiniz!
Etiyopya’daki yerel büyü belgeselinden bir kesit
Ruhları defetmek için kısa bir çağrının yapılıp iyi ruhların davet edilmesi ve “kötü ruhlar uzağa!” sözlerinin kullanılarak mekanın veya auranın arındırılması da yine kabul edilebilir. Bazı tantrik metinlerde bu işlem kısa bir mantra kullanımıyla gerçekleştirilir. Ayrıca bir başka kitabı olan Cosmic Meditation kitabında da geçen bu defetme çalışması yazının devamında bahsedeceğimiz zihinsel çalışmalar için de beraberinde kullanılır. Kötü ruhlar ve olumsuz düşünceler hususunda, Fraternitas Saturni aktarılarında da “enerji yiyen vampirler” tasvirinin olduğunu hatırlayarak uygulayıcının hem psiko-majikal bir sorun ile karşı karşıya olabileceği ve bu tarz çağrıların iş göreceğini belirtmekte fayda var. Ancak bir çağrıyı kullanmakla yetinmek yerine veya bunu önermek yerine temelde modern psikolojiden faydalanmayı, bu tarz şeyleri ise ek olarak kullanmayı yeğliyorum.
Bölümde ayrıca sekso-majikal uygulamalar için güzel bir ipucu taşıyan nokta mevcut: Bir insanın zihnini kontrol etmek için onunla cinsel ilişkiye girdiğini hayal etmek veya onu cinsel açıdan arzulamak kontrol hevesini güçlendirebileceği için yazarın olmazsa olmaz önerisidir. Şahsen çekici bulmadığım biri için böyle bir şeyi onu kontrol pahasına da olsa düşleyemem. Lakin sihirli bir kare verdiği cezbetmek uygulamasını biraz değiştirerek kullandım ve çok olumlu bir sonucu birkaç ay sonrasında yaşadım. O yüzden bu uygulamanın da hoş olduğunu belirtmeliyim.
Diğer tariflerde ise loto kazanmak gibi uçuk bulduğum şeyler mevcut. OTOA üyeleri sıkça yüksek paralar ödeyerek yeni dersler, dökümanlar, koleksiyonlar topluyor. Bunu mezubahis büyü tarifinden gelen başarıya mı borçlular yoksa kitap satışlarına mı emin değilim…
Cinsel radyoaktivite
Gelelim Vodun Gnosis’in en temel, giriş seviyesindeki sekso-majikal pratiğine. M7R derslerinde, Bertiaux kişinin cinsel ilişki veya mastürbasyon vasıtasıyla ortaya çıkan cinsel enerjisinin belli kötücül varlıklar, vampirler tarafından emilmesi sonucu ortaya çıkacak dengesizliği gidermek ve enerjiyi korumak için bir dua verir. Bunun da Tantra’da karşılığı olduğunu söylemem lazım. Ayrıca Gnostik bir kilisenin, öğretinin böyle öğretilere daha derin dalması oldukça hoş. Cinsel perhiz şart koşmak yerine veya sürekli cinselliği önermek yerine tamamen kişiye bırakıp kullanacaklar için de böyle bir yol göstermeleri sağlıklı görünüyor.
Zihinsel çalışmalar ve astral seyahat yöntemi
Ruhların vücuda, zihne daveti yahut içsel üstada yönelik bir duanın daha verilmesiyle, Bertiaux imgelem konusunda sorun çekenlerin hayal gücünü geliştirebileceklerini öne sürer. Sisteme daldığım süreçte Cin Ali dahi çizemeyen birisi olarak bir-iki şey karalayabilmek beni oldukça mutlu etmişti. Vurgu yapmak istediğim nokta ise zihnimizdeki sesler ve kontrol mekanizmasıyla daha sık ilişkiler kurmak, kendimizle konuşmak, kendimizi motive etmek önemlidir. Bertiaux’un pratiklerdeki çağrıları ister gerçek bir varlığa ulaşsın isterse plasebo etkisi için bir araç görevi görsün fayda getirebilecekler listesine girmeye hak kazanıyor.
Astral seyahat için ise çeşitli okumalar yoluyla zihinde canlanan görüntülerin keşfedilecek düzlemlere dair imgesel inşa sürecini yürütmesini ve hayal gücümüzle astral seyahati bu alanlarda yapabileceğimize dair biraz üstü kapalı ama dahiyane bir zihin çalışması daha önerir. Bu konuda yazarın yine bilgisi konuşuyor! Kitapta Zanoni romanıyla tanınan Edward Bulwer-Lytton’in imgelem ve durugörü ilişkisine dair bilgiler aktardığı makalesini astral seyahat konusunda önermesi literatüre olan hakimiyetini gösteriyor.
Astral formların kullanımı
Grant’ın Cults of the Shadow kitabında bahsettiği OTOA pratiklerinden birisinin “insanın hayvanlar aleminden insanların dünyasına geçişi sırasında kaybolan veya bastırılan bilinçaltının içeriklerini periyodik olarak geri kazanma ihtiyacından3” astralde kurt formuna bürünmek olduğunu yazıyor.
Ayrıca OTOA pratiklerinden bir diğerinde ise dev bir örümcek olarak kendini hayal etmenin kötücül varlıkları korkutarak güvenliği sağlamak olduğuna dair aktarı Crowley’nin öğretilerinde de rastlayabileceğimiz bir astral seyahat örneği var:
Şimdi, saklandıkları yerlerden devasa bir varlık ortaya çıkıyor […] Aslan, dağ keçisi ve yılan karışımını andırıyor; ve hemen bu nadir yaratıklardan birinin Yunanlılar tarafından Chimera olarak adlandırıldığı fikrine kapılıyorsunuz. Görünümü o kadar ürkütücü ki uygun bir tanrı formuna bürünmenin akıllıca olacağını düşünüyorsunuz […] Bir Satürn tanrı formuna ihtiyacınız olduğuna karar vereceksiniz. Bu tür formlara günlük olarak bürünmüş olmanız sizin için gerçekten büyük şans! Çok sağlam, çok istikrarlı, çok yavaş, çok sessiz bir şekilde, normal astral görünümünüzü Sebek’in görünümüne dönüştürüyorsunuz. Chimera, ilahi otoritenizi tanıyarak, daha az korkutucu ve tehditkar bir görünüme bürünüyor. Size hizmet etmeye istekli olduğunu bir şekilde belirtebilir4.
Veda vakti
Vodun Gnosis aktarılarının yalnızca çok temel bazı uygulamalarına yer verdiğimiz yazının bile ne kadar uzun olduğunu gördük ─ tabii benim gevezelik ve anlatım beceriksizliğim de etkili. Belki ikinci bir bölüm ile yazı serisine çeviririz, belki yalnızca bu yazıyla bunu burada bitiririz. Şunu belirtmek lazım ki sistemin daha Vodun adını aldığı uygulamalarda dahi geleneksel Vodun uygulamalarından farklı bir yöntem izleniyor. Öyle ki bırakalım hayvan kurbanını, et bile yememeyi öneren Neo-Pisagorasçı bir sistem olduğunu da eklemek lazım.
Ben yazdım, sizler okudunuz!
Kaynaklar ve Notlar
İngilizce: Voudon Gnosis, her ne kadar Vudu olarak anmak daha kolay olacak olsa da, aslına olabildiğince yakın olması için ben de Vudu’nun Benin’de kullanıldığı Vodun adını kullandım. ↩︎
Grant, K. (1994). Cults of the Shadow. Skoob Books. The Mystere Lycanthropique involves the assumption of the form of a wolf (or some other predatory animal) on the astral plane. Adepts of the Black Snake Cult explain the reason for this transformation in terms of a need of regaining periodically the contents of the subconsciousness lost or suppressed during man’s transition from the animal kingdom to the world of humans. ↩︎
Crowley, A. (1973). Magick Without Tears. ed. Israel Regardie. St. Paul: Llewellyn. ↩︎