Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri, yalnızca siyasi ve ekonomik dönüşümlere değil, aynı zamanda mistik ve okült hareketlerin dikkat çekici bir şekilde yükselişine de tanıklık etmiştir. Sultan II. Abdülhamid’in masonluk gibi çevrelerin olumsuz etkisi altında kaldığına dair birçok iddia ortaya atılmıştır. Ancak araştırmalar, bu iddiaları desteklememektedir.
Yazı için Krumm-Heller ile ilişkili arşiv desteğini sağlayan sevgili Peter R. König’a çok teşekkür ederim.
Türkiye’de Martinist Mason Locası
Bir önceki Martinizm’in Tarihi yazısında tanıdığımız modern Martinizm’in babası Doktor Papüs’ün hükümdarların gözdesi olmak gibi bir özelliği mevcuttur. Öyle ki II. Nikolay ile ilişkiler geliştirmiş, rakibi Rasputin’i epey rahatsız etmiştir. Rus Çarı ile tanış olan Papüs 1892 yılında, Martinist tarikatı için bir tür okul görevi gören Bağımsız Ezoterik Çalışmalar Grubu için (Groupe indépendant d’études ésotériques) İstanbul’da bazı temsilciler atadıklarını duyurur (L’Initiation, 1892, s. 74).
Çok geçmeden 1893 senesinde II. Abdülhamid ile ilgili yine Papüs’ün dergilerinden birisinde yazı yayınlanır. Yazıda Mısır halkının II. Abdülhamid’e olan sevgisinin yanı sıra ülkede önemli reformlar yaptığı, İslam’ın ezoterik yönleri ile Batı’nın bilimsel paradigmasını bir araya getirme çabasında olduğuna dair övgü dolu ifadeler yazar. O yıl Papüs’ün doğrudan padişah hakkında yazdığı şey ise Papüs’ün oğlu tarafından ortaya çıkarılan iki mektuptur. Hocası Mösyö Philippe’ye (Nizier Anthelme Philippe) yazan Papüs, sultanın zor durumda olduğunu söyleyerek onun için psişik bir koruma talep eder. Mektubun devamında muazzam güçleri olduğunu ve karşılarında kimse duramayacağını söyler (Zarcone, 2013, s. 161; Encausse, 1985, s. 234).
1905 yılında Selanik’te Ben Berit adlı Mason locasının kurulduğu, hem Papüs’ün hem de Teosofi Cemiyeti’nin dergilerinde duyurulmuştur (Le Voile d’Isis, 1905, s. 5; The Theosophist, 1906, s. 78). Fransa’daki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nin (CNRS) araştırma görevlisi Thierry Zarcone, Fransız arşivlerindeki kayıtlara göre Martinist loca olarak Veritas Locası’ndan bahseder ancak dergilerde açıkça duyurulan isim, daha sonra Zarcone’un başka bir yazısında da bahsettiği Ben Berit’tir (Zarcone, 2006, Bogdan & Djurdjevic, 2014, s. 161).
Hem Teosofi Cemiyeti’nden hem Papüs’ün Martinist Tarikatı’ndan patent alan loca daha sonrasında şubenin Nisan 1907’de Teosofi Cemiyeti’nden ayrıldığı ancak patenti hala göndermediği Haziran ayı sayısında yayınlanıyor (Theosophist, 1907, s. 55). Martinist tarikat ile olan bağlantısının zarara uğrayıp uğramadığı kısmı ise maalesef boşlukta kalmakta.
Gülhaç Üstadı Dr. Arnold Krumm-Heller’ın Türkiye Ziyareti
Fotoğrafın sol tarafına geldiğimizde Dr. Papüs ve Rudolf Steiner’ın öğrencisi, Aleister Crowley’nin ve pek çok ismin arkadaşı ilginç bir isimle karşı karşıyayız. Arnold Krumm-Heller hayırsever bir doktor olarak verdiği hizmetlerle anılmasının yanı sıra Latin Amerika’daki en büyük okült oluşumlardan birisi olan Fraternitas Rosicruciana Antiqua’nın (FRA) kurucusudur.
Krumm-Heller’ın ilginç bir yönü tıpkı Sebottendorf gibi Almanya’da o yıllarda meşhur olan Rün Yoga şeklinde de anılan, Gülhaç cemiyetlerinde yaygın olan ruhsal simya pratiğinin değişik bir versiyonunu öğretilerinin merkezine koymaktadır. Peryt Shou ile arkadaş olan Krumm-Heller II. Dünya Savaşı zamanlarında Alman casusluğu yapmıştır. Heller’ın ilginç yönlerinden birisi Hitler ve Mussolini’nin yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’e de hayranlık duyar: İtalya’daki Faşizm, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Almanya’da Hitler, dünyaya yeni ve kahramanca bir ivme kazandırdılar (Krumm-Heller, 1934, s. 55).
Batı’ya seks majisini tanıtan Pascal Beverly Randolph’un öğretilerini takip eden Philadelphia’daki Fraternitas Rosae Crucis (FRA) adlı gülhaç cemiyeti Krumm-Heller’ın tarihçesine baktığımız zaman Dr. Papüs’ün talimatıyla Meksika’ya öğretileri yaymaya gittiğini ve daha sonrasında benzer bir görev için Mısır, Filistin, Rodos Adaları ve Türkiye’yi ziyaret ettiğini söyler (Soul.org, t.y.).
Krumm-Heller’ın Türkiye ziyareti konusunda Peter R. König bilginin Krumm-Heller tarafından ölümünden kısa bir süre sonra gnostisizme takdis edilen Herbert Fritsche’nin 1949 yılında yayınlanan bir yazısından kısa bir bahis geçtiğini söyler. König bu konuda pek arşivde bilgi olmadığını belirtmenin yanı sıra bir fikir ortaya atar: Ya William Henry Quilliam’ı ziyarete geldiyse? Bu biraz düşük ihtimaldir çünkü Türkiye’de 1909 yılında II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle birlikte ayrıldığı ve sonrasında orada bulunup bulunmadığı yönünde elde pek bilgi bulunmamaktadır. Bunun haricinde Franco’nun iktidara gelmesiyle İspanya’daki faaliyetlerini bırakıp uzun geziye çıktığı ve 1939’da savaşın başlaması nedeniyle Almanya’da kaldığı hesaba katılacak olursa 1936-1939 yılları arasında bu uzun seyahati yapıp Türkiye’ye de ziyaret etmiş olması yüksek ihtimaldir. Quilliam’ın 32’de öldüğünü göz önüne alırsak tarih tutmamaktadır.
Bugün Krumm-Heller’ın cemiyetinin üyelerinden Samael Aun Weor mahlasıyla tanınan Kolombiyalı Víctor Manuel Gomez Rodriguez’in öğretilerini yayan neo-gnostik gruplardan Gnosis Samael Lakşmi ekibi Türkiye’de okült teoriler ve pratikler ─ bilhassa Krumm-Heller’ın mantra pratikleri ─ üzerine ücretsiz dersler sunmaktadır.
Kaynakça
Encausse, P. (1985). Le Maître Philippe de Lyon: Thaumaturge et homme de Dieu. Éditions Traditionnelles.
Krumm-Heller, A. (1934). Rosa-Cruz: Ex septemtrione lux (Vol. VIII, No. 7). Berlin-Heiligensee.
Le Voile d’Isis. (1905). Revue philosophique des hautes études ésotériques et traditionnelles. Nouvelle Série, 1(2), 1-16. Bibliothèque Chacornac.
The Theosophist. (1906, August). The Theosophist, 27(11), 78.
The Theosophist. (1907). Theosophical Publishing House.
Zarcone, T. (2006). Mystiques, philosophes et francs-maçons en Islam. In H. Bogdan & G. Djurdjevic (Eds.), Occultism in a global perspective (p. 161). Routledge.
Fransız ezoterik geleneklerinin derinliklerine daldığımızda, Martinizm adında bir öğretinin etkisini hemen hissederiz. Teolojisinin kökenlerinin Gnostik öğretilerde yer aldığı öğreti nitekim yine Gnostisizmle birlikte aynı isimler tarafından modern çağda yeniden canlandırılmıştır.
Bu yazıda Martinizmin ilk dönemini ve modern zamandaki yolculuğunu ele alacağız.
İlk Dönem Martinizm
Martinez de Pasqually ve Elus Coens
18. Yüzyılda ortaya çıkmış olan ve adını Louis Claude de Saint-Martin’den alan öğretiyi aslında inşa eden kişi, Saint-Martin’in hocası Joachim Martinez Pasqualis, diğer adıyla Martinez de Pasqually’dir.
Pasqually, “Traité de la Réintégration des êtres” (Varlıkların Yeniden Bütünleşmesi Üzerine İnceleme) adlı eseriyle, Martinizm’in teolojik temelini atmıştır. Bu eser, insanı başlangıçtaki asli konumundan, yani Tanrı’dan ayrı düşmüş, gerçek güçlerinden mahrum bırakılarak dünyevi varoluşa sürgüne gönderilmiş olarak tanımlar. Elus Coens’in (Seçilmiş Kohenler) amacı da teürjik ritüeller vasıtasıyla insan, bu sürgünden kurtulup ilahi kaynağına geri dönmeyi ve yeniden asli güçlerine kavuşmayı amaçlar.
Etnik kökeni tartışma konusu olan Martinez de Pasqually, kimilerine göre Doğu kökenli, kimilerine göre ise Portekizli bir Yahudi’ydi. Ancak, Stuart Hanedanı’ndan Charles Edward Stuart tarafından kendisine verilen 20 Mayıs 1738 tarihli mason patenti, bu iki iddianın da geçersiz olduğunu göstermektedir. Patente göre, Martinez’in ailesi İspanya’nın Alicante şehrinden gelmekteydi ve babası 1671’de doğmuştu. Martinez de Pasqually ise 1710 yılında Grenoble’da doğmuştu. 1769 yılında Guers adlı biriyle olan davada ise kendisinin Katolik olduğu bilgisi yer almaktadır. Dolayısıyla, Yahudi olduğu iddiası geçerliliğini yitirmekte ve milliyeti İspanyol olarak görünmektedir.
Habersiz bir yerden bir yere gizemli seyahatleriyle dikkat çeken Pasquallis; Marsilya, Avignon, Montpellier, Narbonne, Foix ve Toulouse’daki mason localarından Seçilmiş Kohenler için çok sayıda taraftar toplamıştı. Sonunda 1762’de Bordeaux’ya yerleşmiş ve eski bir binbaşının yeğeniyle evlenmişti.
Bordeaux’da çalışmalarına devam eden Martinez, şehirdeki ‘La Française’ Locasına katılmış ve masonik çalışmaları canlandırmak için çaba göstermişti. Birçok masonun desteğini aldıktan sonra yeni bir mabed kurduğunu Fransa Büyük Locası’na bildirdi. Mektuplaşmalar sonucunda, mabedin büyük locaya kaydını gerçekleştirebildi.
3 yıllık bir sürenin sonunda mühim öğrencilerinden Jean-Baptiste Willermoz başta olmak üzere bazı önde gelen masonla ilişkiler geliştirmiş ve 1767 yılında onların yardımıyla Paris’teki Yüksek Şura’nın temelini atmış, Bacon de la Chevalerie’yi vekili tayin etmişti. 1770 yılına gelindiğinde, Seçilmiş Kohenler Riti Bordeaux, Montpellier, Avignon, Foix, Libourne, La Rochelle, Versailles, Metz ve Paris’te tapınaklara sahipti. Bir yenisi ise Willermoz’un gayretiyle ritin en aktif merkezi haline gelecek olan Lyon’da açılacaktı.
Seçilmiş Kohenler Riti dokuz dereceden oluşan üç kademeye ayrılıyordu:
Birinci kademe: Çırak, Kalfa, Üstat, Büyük Seçilmiş ve Çırak Kohen İkinci kademe: Kalfa Kohen, Üstat Kohen, Büyük Mimar, Komandör Şövalye Üçüncü kademe ise Gülhaç kardeşliğinin yüksek gizemini kapsayan Reaux-Croix (Pembe yahut Kızıl Haç) üyelerinden oluşuyordu.
Martinist gaye aynı zamanda yalnızca ferdi kurtuluşu değil, toplumun kolektif bir kurtuluşunu, yeniden ilahi olanla bütünleşmesini hedefliyordu. Bu gaye şimşek etkisiyle aniden veya hızlı şekilde değil, Platon’un mağara alegorisindeki gibi insanları alıştırarak gerçekleşecekti.
Bunun sebebi ise yüzyıllardır insanlığın hataları sonucu biriken önyargıların ortadan kalkmasındaki güçlüktü. Martinist aydınlanmanın deyim yerindeyse insanlığı kör etme riskine karşı temkinli ilerlemek gerekliydi.
Martinez’in öğretiyi yavaşça aktarması ve öğrencilerinden simya, maji, Kabala ve Gnostisizm gibi alanları incelemelerini isteme sebebi de bu yüzdendi. Ayrıca en başta belirttiğimiz gibi insanın arınma ve paklaşma yolunda erdemler geliştirmesi yönünde masonluktaki ‘yontulma’ sürecini de devam ettirmek elzemdi.
Mayıs 1722’de Martinez, bir miras işi için Bordeaux’dan Saint-Domingue’e doğru yola çıktı. 2 yıl sonra ise 20 Eylül 1774’de hayata gözlerini yumdu. Ölmeden önce, Port-au-Prince’deki Deniz Kuvvetleri genel komiseri olan kuzeni Armand Caignet de Lestère’i halefi olarak belirledi.
Saint-Martin’in Kalp Yolu
Martinez’in Kabala bilgini Duchanteau, Jacques Cazotte ve Willermoz gibi pek çok ünlü öğrencisi vardır. Ancak Willermoz gibi onun öğretilerinin şekillenmesinde rol oynayan mühim isimlerden bir diğeri ise ileride “Meçhul Filozof (le philosophe inconnu)” mahlasıyla eserler yazan Louis Claude de Saint-Martin’dir.
Martin, Martinez Pasqualis ve Seçilmiş Kohenler Ritüeli hakkında bilgi edindiğinde Foix Alayı’nda teğmen olarak görev yapıyordu. Subaylıktan istifa ettikten sonra Bordeaux’ya gitti ve orada Seçilmiş Kohenler’e inisiye oldu. Üç yıl boyunca Martinez’in sekreteri olarak görev yaptı ve bu süre zarfında Martinez’in diğer meşhur öğrencileriyle yazışabildi. Bilgi birikimi sayesinde Martinist aydınlanmada hızla öne çıktı. Lyon’a sık sık seyahat etti ve orada Willermoz ile birlikte yaşarken Des Erreurs et de la Vérité (Hatalar ve Hakikat Üzerine) adlı eserini yazdı.
Lyon’un Seçilmiş Kohenler riti için mühim bir merkez haline gelmesinde emeği geçen Martin’in içini huzursuzlukla kaplayan şey ise hocasının öğretilerinde mühim yer kaplayan majikal çalışmalardı. Bu çalışmalardan rahatsız olmuş, hatta korkmuştu. Reaux-Croix’un aktif pratiklerinden yavaşça uzaklaşan Martin, tamamen maneviyat ve mistisizm çalışmalarına odaklanmıştı. “İçsel Yol” veya “Kalp Yolu” olarak anılan geliştirdiği yöntemde majikal pratikler yerine maneviyat ile içsel gelişim sayesinde yeniden bütünleşmeyi sağlamayı amaçlıyordu.
Paris’e giden Martin, oradaki seçkin toplum tarafından ilgiyle karşılandı. Bilhassa kadınlar tarafından ruhani rehber olarak benimsenen Martin, kendi manevi topluluğunu oluşturmaya yönelmişti. Bunu yaparken Seçilmiş Kohenler ritindeki dostlarıyla olan bağlantısını koparmamış ve hocasının teorilerini maneviyat yönlerini geliştirerek sürdürmeyi seçti. Fransız İhtilali’ne kadar yurt dışı seyahatleri ve verdiği derslerle sağlam bağlantılar kuran Saint-Martin, Almanya’da ünlü Hristiyan mistik Jacob Böhme ile tanıştı. Sonraları “ikinci hocam” olarak bahsettiği Böhme’nin öğretilerini Martinez’in sistemine ilave etti.
İhtilalin Terör Dönemi sırasında hayatı tehlikeye giren mistik rehber, bazı eski öğrencilerinin yardımıyla korunmuş ve suçlamalardan kurtulmayı başarmıştı. 1803’te hayatını kaybettiğinde ise Avrupa’nın çeşitli yerlerinde geriye çok sayıda mürit bırakmıştı. Majikal çalışmalardan arındırılan ve sadece maneviyat çalışmalarına odaklanan aktarıları ayrıca masonik çevrelerin dışına çıkmayı başarmış, daha geniş kitlelere ulaşabilmişti.
Jean-Baptiste Willermoz
Martinez’in ölümüyle birlikte Seçilmiş Kohenler bir süre hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kaldı. Bunun sebeplerinden birisi ise halefi Caignet de Lestere’nin rit ile pek ilgilenememsi sonucu ortaya çıkan bölünmelerdi. 1778 yılında Lestere öldüğü zaman ise halefi Sebastien de Las Cases yerini devralmıştı. Las Cases ise ayrışan grupları bir araya getirmeyi istemedi. Ritin duraksamasına yol açan bu durumda Seçilmiş Kohenler ritinin Lyon’daki lideri Jean-Baptiste Willermoz devreye girdi. Martinist geleneği korumak için ronu Sıkı İzleyiş Riti’ne ilave etme kararı aldı. Willermoz’un etkisiyle birlikte Lyon’daki “La Bienfaisance” locasında faaliyet gösteren Alman menşei Sıkı İzleyiş Riti’nin Fransa ayağı Martinizme yönelmişti.
Bu reforme edilmiş masonik ritüel, “Kutsal Şehrin Hayırsever Şövalyeleri Tarikatı” (Ordre des Chevaliers Bienfaisants de La Cité Sainte) adını aldı. Willermoz, Tarikata Martinez’in öğretilerini özetleyen iki gizli derece ekleme kararı aldı. Almanya’nın iki güçlü masonik lideri Brunswick Prensi Ferdinand ve Hesse Prensi Charles’dan destek bulan Willermoz’un bu girişimi, Alman Illuminati’si ile aralarında şiddetli bir mücadele ortaya çıkardı. Her ne kadar Martinistler bu mücadeleden galip ayrılsa da Fransız İhtilali’nin patlak vermesiyle birlikte masonik yaşam sekteye uğramıştı. İhtilal yüzünden Martinistlerin Sıkı İzleyiş Riti üzerinde kazandığı etki ortadan kalkmıştı.
Hayırsever Şövalyeler sistemi 1806’da Fransa’da yeniden kuruldu. Sıkı İzleyiş Riti ise yeniden canlandı. Ancak, Seçilmiş Kohenler resmi açıdan çalışmalarına devam edemedi. Yalnızca küçük gruplar halinde özel olarak çalışmalarına devam ettiler.
Modern Martinizm
Martinez Pasquales’in okült öğretisi, Seçilmiş Cohenler (Elus-Cohen) tarafından sürdürüldü. Bu öğretinin son temsilcilerinden biri, 1868’de ölen Üstat Destigny idi. Aynı zamanda, Willermoz’un gizli talimatlarını taşıyan bazı kardeşler, bu bilgileri Yenilenmiş İskoç Riti aracılığıyla aktarmaya devam ettiler.
Son olarak, Saint-Martin’in öğrencileri, “Kalp Yolu” olarak anılan mistik aktarıyı Fransa, Almanya, Danimarka ve özellikle Rusya’da yaymaya devam ettiler. Saint-Martin tarafından inisiye edilen iki öğrenci inisiyasyonlarını aktarmıştı: Comte de Chanteloup ve Abbe de Lanoue tarafından aktarılan iki inisiyasyon silsilesinden biri Dr. Gerard Encausse (Papüs) ve P. Augustin Chaboseau’ya kadar sürmüştü.
Birbirlerinin inisiyasyonunu keşfeden iki inisiye daha sonra Saint-Martin’in inisiyelerini bir araya getirmek ve Martinist felsefeyi çalışmak için bir topluluk kurma kararı aldılar. Gnostik rahipler arasında yaygın olan karşılıklı inisiyasyon ile Papüs ve Augustin Chaboseau aldıkları inisiyasyonları birbirlerine aktardılar. Daha sonrasında 1884’te Modern Martinizm’in başlangıcı kabul edilen, Papüs tarafından tüzüğü hazırlanan Ordre Martiniste adlı topluluk kuruldu. Tarikatın Büyük Üstadı olarak Yüksek Şuranın başkanı da seçilen Papüs ve yoldaşı Chaboseau’nun kurduğu tarikata çok sayıda mason katıldı.
1893’te, Ordre Martiniste, Willermoz ve Lyon Cohen Tapınağının arşiv ve kayıtlarına sahip olmuştu. Arşiv, Willermoz’un halefi ve yeğeni Joseph Antoine Pont’un ölümünden sonra, Pont’un dul eşi tarafından M. Cavarnier’e bırakılmıştı. M. Elie Steel adlı bir kitapçı aracılığında Cavernier ile iletişime geçen Papüs önemli belgelerin kopyasını alabilmişti.
Papüs’ün liderliğinde, bu yeni tarikat hızlı bir şekilde büyüdü ve Fransa’dan başlayarak diğer ülkelere yayıldı. Özellikle Rusya’da Çar II. Nicholas’ın sarayında bile bir Martinist locası kurulmuştu. 1916 yılında Papüs hayata gözlerini yumduğunda tarikatın dünya çapında 160 aktif locası bulunuyordu.
Ölümünden sonra, tıpkı öncülleri gibi Martinist tarikat çeşitli görüşlere sahip liderler arasında bölünmeye başladı. Bir grup, Martinizmi masonik yapıyla daha fazla bütünleştirmeye çalışırken, diğer grup geleneksel Martinist öğretilere sadık kalmayı tercih etti. Jean Bricaud ve Charles Détré (Téder) gibi liderler, tarikatı yeniden yapılandırmak için önemli adımlar attılar. Bricaud, Martinizmi Masonlukla daha bütün hale getirerek, sadece Üstat Masonların tarikatın içine kabul edileceği bir yapı oluşturdu.
Jean Bricaud’un ölümünden sonra, Martinist Tarikat’ın liderliği daha çok Fransız ezoterik çevrelerinde tanınan kişiler tarafından devralındı. Bricaud’un halefi olarak, Ordre Martiniste’nin başına Consant Chevillon geçti. Chevillon, Bricaud’un izinden giderek Martinist Tarikat’ın faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından Constant Chevillion’un öldürülmesiyle birlikte tarikat duraksama sürecine girmişti. 1950’lerde Papüs’ün oğlu Philippe Encausse tarafından tarikat yeniden calnadırılmıştı. 20. Yüzyılın yüzyılın ortalarında, farklı Martinist tarikatlar arasındaki ilişkiler yeniden canlanmaya başladı. 1985 yılında, Henri Dupont, Philippe Encausse ve Robert Ambelain gibi önemli liderler, farklı Martinist tarikatları bir araya getirmek amacıyla “Union des Ordres Martinistes” (Martinist Tarikatların Birliği) adlı bir federasyon kurdular.
Paul Edward Rana
Zamanla birlikte öğrencilerin öğrencilerinin ortaya çıkmasıyla silsileler ve gruplar daha fazla çeşitlendi. Her ne kadar çeşitli federasyonlar ve girişimler denense de tüm martinistler arasında bir bütünlük sağlanamadı. Günümüzde çeşitli silsilelerden inisiyasyona sahip Ordre Martinistes Souverains oldukça ilgi çekicidir. Tarikatın Büyük Üstadı Paul Edward Rana çok sayıda dökümanı İngilizce’ye tercüme ederek çeşitli erişime açık kaynaklar yarattı. Gnostisizm, Altın Şafak başta olmak üzere pek çok silsilede de inisiyasyona sahip olan Rana aynı zamanda Skoç Riti masondu.
6 Şubat 2023 günü sabah saat 4 sıralarında kendini silahla vurarak intihar eden Paul Edward Rana’nın ölümünden sonra büyük bir sarsıntı geçirmiş olsa da OMS hala varlığını tüm diğer Martinist oluşumlar gibi sürdürmeye devam ediyor.